- Beyin Temelli Öğrenme
- Çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)
- 1. Çocuklarda Gecikmiş Konuşma ve Psiko-Konuşma Gecikmesi
- 5. Disortografi Çocuklarda Yazım Bozukluğu ve Çözüm Yolları
- 1. Duyu Bütünleme Nedir ?
- Ergoterapi Nedir? Temel Bilgiler ve Faydaları
- Migrenli Bireylerde Duyusal Modülasyon ve Ergoterapi Yaklaşımları
- Oyun ve Çocuk Gelişimi Oyun, Ergoterapi ve Gelişim Üzerindeki Etkileri
- 6. Yazma Becerisi
- Bebeklerin İlk Yıl Gelişim Takvimi (0-12 Ay)
Çocuğum Her Şeyden Korkuyor! 1. Duyusal Entegrasyonda Vaka Analizi

Duyusal Hassasiyet, Kaygı ve Duyusal Entegrasyon Yaklaşımıyla Çözüm
Çocuklarda Korku ve Kaygı Nedenleri
Birçok ebeveyn, “Çocuğum her şeyden korkuyor, çekingen davranıyor, yeni şeylerden kaçıyor!” diyerek endişelerini dile getiriyor. Bu tür davranışlar, çoğu zaman basit bir utangaçlık veya gelişimsel bir döneme ait geçici bir özellik olarak görülse de, aslında altında duyusal bilgi işleme bozuklukları gibi daha derin nedenler yatabilir.
Korku ve Kaygının Görünümü
Çocuklarda korku ve kaygı çok çeşitli şekillerde kendini gösterebilir:
-
Yabancı bir ortama girerken annesinin eteğine tutunmak,
-
Parktaki kaydıraktan inmekten veya merdiven çıkmaktan kaçınmak,
-
Yeni kıyafetleri giymek istememek,
-
Gürültülü ortamlarda elleriyle kulaklarını kapamak,
-
Kalabalık içinde huzursuz olup oyunlara katılmamak,
-
Yüksekten, hızdan ya da beklenmedik dokunuşlardan korkmak…
Ebeveynler bu davranışları gözlemlediğinde genellikle “utangaçlık”, “naz yapıyor” veya “zamanla geçer” şeklinde yorumlayabilir. Oysa bazı çocuklar için bu kaygı ve korku tepkileri, onların dünyayı algılama ve işlemleme biçimlerinin bir sonucudur.
Duyusal Bilgi İşleme Nedir?
Temel Tanım
Duyusal bilgi işleme, çocuğun çevresinden aldığı uyaranları (görme, duyma, dokunma, tatma, koklama, denge, vücut farkındalığı gibi) beyin yoluyla anlamlandırması ve bu bilgilere uygun şekilde davranış geliştirmesidir.
Duyuların Rolü
Her çocuğun dış dünyayla ilk teması duyular aracılığıyla olur. Duyular sayesinde çocuk:
-
Kendi vücudunu tanır,
-
Çevresindeki nesneleri keşfeder,
-
İnsanlarla güvenli ilişkiler kurar,
-
Hareket eder, oyun oynar ve öğrenir.
Beyin, bu duyusal bilgileri sürekli olarak toplar, analiz eder ve bütünleştirir. Duyusal entegrasyonun sağlıklı işlediği çocuklar çevreyle uyumlu, dengeli ve özgüvenli davranışlar sergileyebilir.
Duyusal Bilgi İşlemede Zorluklar
Ancak bazı çocuklar, bu duyusal bilgileri çok yoğun veya yetersiz algılayabilir.
-
Aşırı duyarlılık (hipersensitivite): Gürültü, parlak ışık, kalabalık, yeni kıyafet veya dokular çocuk için “fazla” gelebilir. Bu durumda çocuk ortamdan uzaklaşmaya, kaçınmaya ya da ağlamaya başlar.
-
Duyusal az algılama (hiposensitivite): Çocuk, çevredeki uyarıları yeterince fark etmez; örneğin, adı söylendiğinde tepki vermez, düşse bile canı yanmamış gibi davranır.
Bu çocuklar için sıradan bir ortam bile korkutucu, huzursuz edici veya kafa karıştırıcı olabilir.
Örneğin;
-
Parkta salıncağa binmek, vücutta ani denge değişimi yarattığı için büyük bir kaygıya neden olabilir.
-
Yeni bir mekana girmek, bilinmezlik ve farklı dokunsal/görsel uyaranlar yüzünden çocukta panik veya ağlama krizlerine sebep olabilir.
Neden Her Çocuk Farklıdır?
Çünkü her çocuğun sinir sistemi, çevreden gelen bilgileri işleme ve anlamlandırmada farklı yollar kullanır. Genetik yatkınlıklar, hamilelikte yaşananlar, erken çocukluk deneyimleri, geçirilen hastalıklar ve nörogelişimsel durumlar bu süreci etkileyebilir.
Duyusal Bilgi İşlemenin Günlük Yaşama Yansımaları
-
Giyinme: Bazı çocuklar çorap, etiket veya dikiş gibi küçük ayrıntılara aşırı tepki verebilir.
-
Yemek: Kıvamı, rengi veya kokusu farklı yiyecekleri reddedebilirler.
-
Sosyal İlişkiler: Kalabalık ve gürültülü ortamlardan kaçınabilir, grup oyunlarına dahil olmayı reddedebilirler.
-
Oyun ve Aktivite: Parkta tırmanma, top oynama, hızlı hareketler gibi fiziksel oyunlardan kaçınabilirler.
Bu tür davranışlar sadece “karakter” meselesi değildir. Çocuğunuzun dünyayı algılamadaki güçlüğü, sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimini de doğrudan etkileyebilir.
Neden Duyusal İşleme Problemleri Korku ve Kaygıya Yol Açar?
Duyusal Entegrasyon Kaosun Beyinde Yarattığı Belirsizlik
Çocukların dünyayı güvenli, öngörülebilir ve anlaşılır bir yer olarak deneyimleyebilmesi için duyusal bilgilerin beyinde doğru bir şekilde organize edilmesi gerekir.
Beyin, çevreden gelen sayısız uyaranı (görüntü, ses, dokunma, koku, hareket, denge vb.) analiz edip, hangi bilginin önemli olduğuna ve hangisinin görmezden gelineceğine karar verir.
Normalde bu işlem saniyeler içinde otomatik olarak gerçekleşir.
Ancak duyusal işleme bozukluğu yaşayan çocuklarda bu süreç bozulur.
-
Beyin, dışarıdan gelen uyaranları ayıklayamaz ve bütünleştiremez.
-
Hangisinin tehdit, hangisinin önemsiz bir bilgi olduğunu ayırt edemez.
-
Sonuçta çevre sürekli olarak “yeni”, “bilinmez” ve “tehdit edici” bir yer haline gelir.
Örneğin:
-
Sıradan bir çocuk için parkta oynarken arka planda çalan müzik ya da rüzgar sesi dikkate değer değildir.
-
Duyusal işlemleme güçlüğü olan bir çocuk için ise bu sesler beyin tarafından tehlike sinyali olarak algılanabilir ve çocuk huzursuzluk, kaygı, hatta kaçınma davranışı sergileyebilir.
Çocukların “Kendini Koruma Mekanizması”: Korku ve Kaygı
İnsanın en temel hayatta kalma mekanizmalarından biri tehditlere karşı alarm durumuna geçmektir.
Duyusal bilgiler doğru işlenemediğinde, çocukta “tehlike var” hissi otomatik olarak tetiklenir ve vücut savaş-kaç-don (fight-flight-freeze) tepkileri göstermeye başlar.
Sık Karşılaşılan Korku ve Kaygı Tepkileri:
-
Ani seslerde irkilme veya kulaklarını kapama
-
Hareketli ortamlarda huzursuzlanma ve annesinin yanından ayrılmak istememe
-
Kalabalık veya gürültülü ortamlardan kaçma
-
Yüksekten korkma, yeni oyuncakları denemek istememe
-
Giysi değiştirme, tırmanma veya doku değişikliklerinde aşırı tepki verme
Bu davranışlar, çocuğun temelde kendini tehlikeden koruma amacıyla geliştirdiği otomatik savunma tepkileridir.
Aslında “korkaklık” değil, içsel bir alarm sisteminin çok hassas çalışmasıdır.
Duyusal Entegrasyon Bilgi İşlemede Karmaşa: Hangi Bilgiye Odaklanmalı?
Duyusal işleme güçlüğü olan çocuklar için çevre:
-
Tahmin edilemez,
-
Kontrol edilemez,
-
Hızlı değişen,
-
Anlaması zor bir yer gibi algılanır.
Bu durumda çocukta;
-
Sürekli bir güvensizlik duygusu,
-
Aşırı tetikte olma hali,
-
Sosyal ortamlardan ve yeni deneyimlerden kaçınma isteği gelişir.
Örneğin:
-
Denge duyusu zayıf olan bir çocuk, merdivenden inerken düşme korkusu yaşayabilir ve bu yüzden merdivenden kaçınabilir.
-
Dokunma duyusu hassas olan bir çocuk, yeni bir kıyafet giydiğinde kaşınma, rahatsızlık ve ardından ağlama krizleri geçirebilir.
Beyin, hangi duyunun tehdit oluşturduğunu ayırt edemediği için her yeni durum “tehlike” gibi algılanır. Bu da çocuğun dış dünyaya karşı içe kapanmasına, yeni deneyimlere açık olmamasına ve sosyal ilişkilerden çekinmesine yol açar.
Kısır Döngü: Kaçınma – Kaygı – Sınırlı Deneyim
Zamanla çocuk, rahatsızlık ve korku yaşadığı durumları tekrar tekrar deneyimlememek için;
-
Hareket etmekten,
-
Oyunlardan,
-
Yeni arkadaşlıklardan,
-
Keşif ve öğrenmeden uzak durmaya başlar.
Bu kısır döngü;
-
Çocuğun özgüven kaybına,
-
Bağımsızlığının azalmasına,
-
Gelişimsel fırsatları kaçırmasına,
-
Uzun vadede sosyal ve akademik zorluklara neden olabilir.
Bilimsel Yaklaşım: Duyusal Entegrasyon İşleme Problemleri ve Duygu Düzenleme
Araştırmalar, duyusal işlemleme güçlüğü yaşayan çocuklarda anksiyete (kaygı) bozukluklarının, diğer çocuklara göre daha sık görüldüğünü ortaya koymaktadır.
Beyin sürekli alarm halinde olduğunda, çocuk rahatlamayı ve kendini bırakmayı öğrenemez; bu da hem duygusal hem de fiziksel sağlık üzerinde olumsuz etkiler bırakır.
Korku ve Kaygı, Çocuğun Suçu Değil!
Çocuklarda korku ve kaygı, çoğu zaman duyusal bilgi işlemede yaşanan karmaşadan kaynaklanır.
Bu nedenle çocukları yargılamak, “naz yapıyor”, “üşengeç” ya da “şımarık” demek yerine, onların algı dünyasını anlamak ve güvenli bir şekilde keşfetmelerini desteklemek gerekir.
Duyusal entegrasyon temelli müdahaleler, çocuğun çevresini daha öngörülebilir ve güvenli bir yer haline getirerek korku ve kaygıyı azaltmada çok etkilidir.
Vaka Analizi: 5 Yaşındaki Bir Çocuğun Duyusal Yolculuğu
Başvuru Nedeni ve Ailenin İlk Gözlemleri
Aile, oğullarının son zamanlarda aşırı kaygılı ve çekingen davrandığını, özellikle yeni ortamlarda ve sosyal durumlarda huzursuzluk yaşadığını belirterek merkezimize başvurdu.
Çocuğun, anaokuluna başladığı ilk günden itibaren annesinden ayrılırken ağladığı, sınıfa girmek istemediği, öğretmenine veya arkadaşlarına yaklaşmadığı gözlemlenmişti. Sabahları okula gitmeden önce karın ağrısından şikâyet ediyor, çoğu zaman ağlayarak uyanıyordu.
Psikologdan Ergoterapiste Yönlendirme
Aile, bir süre çocuk psikoloğundan destek aldı. Ancak çocuğun kaygısının klasik anlamda “ayrılma anksiyetesi” ya da sadece uyum sorunundan ibaret olmadığı anlaşıldı.
Psikolog, çocuğun davranışlarında “duyusal hassasiyet” ve belirgin bir duyusal işlemleme zorluğu sezdiği için, aileye bir ergoterapistten ve duyusal entegrasyon alanında uzman bir uzmandan destek almalarını tavsiye etti.
Ebeveyn ve Öğretmen Gözlemlerinin Derinleştirilmiş Tablosu
Anaokulunda Uyum Güçlüğü
-
Sabah Ayrılık Krizi: Çocuk okula bırakılırken annesine sıkıca sarılıyor, bırakmak istemiyor, annesi kapıdan ayrılır ayrılmaz ağlama krizi yaşıyor.
-
Sınıfa Geçişte Direnç: Sınıfa öğretmeninin elini tutarak dahi girmekte zorlanıyor, zaman zaman sınıf kapısında dakikalarca direniyordu.
-
Oryantasyon Sürecinde Çökme: Yeni gelen öğretmen veya yardımcı personelden çekiniyor, kalabalık olduğunda hemen gözlerini kaçırıyordu.
Aktivitelere ve Oyunlara Katılımda Çekingenlik
-
Oyun Alanına Katılamama: Parkta çocukların kaydıraktan kaydığı, salıncakta sallandığı ortamda, kendi isteğiyle sadece kenarda oturup izlemeyi tercih ediyordu.
-
Ekipmandan Kaçınma: Tırmanma duvarına, denge tahtasına veya top havuzuna girmeye asla yanaşmıyor, diğer çocukları gözlemlemekle yetiniyordu.
-
Davetlere Cevapsızlık: Arkadaşları “Gel oynayalım” diye davet ettiğinde ya cevap vermiyor ya da sessizce başını sallayıp uzaklaşıyordu.
Yeniliklere ve Rutin Değişikliklerine Tepkiler
-
Kıyafet Hassasiyeti: Annesi yeni bir tişört ya da pantolon giydirmek istediğinde, dikiş yerleri veya etiketlerden rahatsız olup huzursuzlanıyor, “kaşındı, batıyor” diyerek kıyafeti çıkarmak istiyordu.
-
Yemek Seçiciliği: Sofrada yeni bir yemek ya da daha önce yemediği bir doku ile karşılaştığında hemen tadına bakmayı reddediyor, bazen sofradan kalkıp odasına kapanıyordu.
-
Mekân Değişimi: Bir alışveriş merkezine ya da yeni bir akraba evine gidildiğinde ortama girmek istemiyor, anne veya babasının bacağına sarılıp tanımadığı insanlara yaklaşmıyordu.
Sosyal İzolasyon ve Geri Çekilme
-
Akranlardan Uzak Durma: Sınıf veya park ortamında kalabalık bir grup çocuk olduğunda, hemen bir köşeye çekilip kendi kendine sessizce oynamayı tercih ediyordu.
-
Göz Temasından Kaçınma: Öğretmen veya diğer yetişkinler kendisiyle konuşmak istediğinde göz temasından kaçıyor, utangaç bir şekilde yere bakıyordu.
-
Yüz İfadesinde Donukluk: Mutlu olduğu veya heyecanlandığı durumlar çok azdı; genellikle yüzünde endişeli veya kaygılı bir ifade hakimdi.
Günlük Yaşamdan Detaylar ve Ailenin Duyguları
Aileyle yapılan görüşmelerde, çocuğun evde de benzer tepkiler verdiği ortaya çıktı:
-
Banyo yaparken saçının yıkanmasından, suyun yüzüne gelmesinden rahatsızlık duyuyordu.
-
Ani ve yüksek seslere (çamaşır makinesi, elektrik süpürgesi, siren) karşı hemen elleriyle kulaklarını kapatıyordu.
-
Kendi odasında bile yalnız kalmak istemiyor, sürekli bir yetişkinin yanında olma ihtiyacı hissediyordu.
-
Uykudan önce tekrar tekrar “Yanımda kalacak mısın?”, “Korkuyorum!” gibi cümleler kuruyordu.
Aile bu durumdan dolayı kendini çaresiz, suçlu ve zaman zaman yetersiz hissediyordu. Özellikle annenin gözlemleri; “Ne yapsam mutlu edemiyorum, oğlumun güven duygusunu nasıl sağlayacağımı bilmiyorum.” şeklindeydi.
Öğretmenin Notları ve Profesyonel Gözlem
Öğretmen, çocuğun ilgi çekici oyunlara ya da yeni öğrenme fırsatlarına katılımının çok sınırlı olduğunu, çoğu zaman pasif kaldığını aktardı.
Grup oyunlarında sırası geldiğinde heyecan veya neşe yerine endişe ve kaçınma davranışı gösteriyor, toplu aktivitelerde yer almak istemiyordu.
Öğretmen; “Onu zorladığımızda daha çok içine kapanıyor, serbest bıraktığımızda ise hiç katılım sağlamıyor. Bazen tamamen gözden kayboluyor, bir köşede sessizce duruyor.” diye gözlemlemişti.
Duyusal Temelli Sorunun Fark Edilmesi
Tüm bu belirtiler, klasik bir sosyal çekingenlikten öte, çocuğun duyusal bilgi işlemede yaşadığı güçlüklerin bir yansımasıydı.
Özellikle yeni, yoğun veya beklenmedik duyusal uyaranlar çocukta kaygı, kaçınma, öfke nöbetleri ve sosyal izolasyon gibi tepkilere neden oluyordu.
Değerlendirme ve Tanı
Kapsamlı bir duyusal değerlendirme yaptık. Standart testler ve oyun temelli gözlemlerle, çocuğun vestibüler (denge) ve taktile (dokunsal) duyusal alanlarda zorlandığını belirledik.
Duyusal Entegrasyon Sorunların Belirtileri
-
Dengeyi korumakta güçlük: Sandalyede durmak, merdiven çıkmak, kaydıraktan kaymak gibi aktiviteler sırasında endişe ve huzursuzluk.
-
Vücut farkındalığında azalma: Vücudunun uzaydaki konumunu anlamakta ve yeni hareketleri başlatmakta zorlanma.
-
Dokunmaya aşırı tepki: Bazı dokulara, kumaşlara, ıslak veya kirli ellere aşırı hassasiyet.
-
Yeni nesne ve ortamlarda çekingenlik: Yabancı oyuncaklara dokunmak istememe, yeni yerlere adapte olamama.
Bu belirtiler, çocuğun temel güven duygusunu sarsıyor ve çevresini keşfetme isteğini baskılıyordu. Duyusal sorunlar, sosyal ve akademik gelişimi de olumsuz etkileyebiliyor.
Müdahale: Duyusal Entegrasyon Temelli Oyunlar ve Aile Katılımı
Çocuğun özgüvenini ve işlevselliğini artırmak için Ayres Duyusal Entegrasyon (ASI®) yaklaşımını temel aldık.
Amaç, çocuğun zorluğu olan duyusal alanlarda sistemli ve eğlenceli bir şekilde maruz kalmasını sağlayıp, güvenli ortamda yeni deneyimler kazanmasını desteklemekti.
Terapi Sürecinde Neler Yapıldı?
1. Oyun Tabanlı Duyusal Aktiviteler
-
Salıncak, denge tahtası ve kaydırak kullanımı: Çocuğun vücudunu farklı pozisyonlara sokarak, vestibüler sistemi kademeli olarak güçlendirdik.
-
Denge ve hareket oyunları: Ayak üstünde zıplama, yastıklar üzerinde yürüme, parmak uçlarında yürüme gibi oyunlarla vücut farkındalığını artırdık.
-
Dokunsal maruziyet oyunları: Kum, pirinç, oyun hamuru gibi farklı dokularla oynayarak dokunsal toleransı artırdık.
2. Duygusal Destek ve Güvenli Alan
-
Her adımda çocuğa duygusal destek ve cesaret verildi.
-
Zorlandığı aktivitelerde çocuğa eşlik edildi, başarılı oldukça küçük ödüller ve övgülerle motivasyon sağlandı.
-
Küçük adımlar prensibiyle, başarabileceği kadar küçük görevler verildi.
3. Aileyle İş Birliği
-
Evde uygulanabilir aktiviteler: Birlikte yemek yapmak, hamur yoğurmak, malzeme doğramak gibi günlük işlere çocuğu dahil etmek önerildi.
-
Dans ve hareket molaları: Gün içinde kısa dans molalarıyla eğlenceli hareketler ve duyusal uyarı sağlandı.
-
Pozitif geri bildirim: Aileye, çocuğun küçük ilerlemelerini hemen fark edip olumlu şekilde geri bildirim vermeleri önerildi.
Sonuçlar: Güçlenen Bir Çocuk, Rahatlayan Bir Aile
Bu bütüncül yaklaşım sayesinde çocukta gözle görülür gelişmeler oldu:
-
Artan özgüven: Çocuk, yeni oyuncakları ve park ekipmanlarını denemeye başladı.
-
Azalan kaygı: Annesinden ayrılmakta daha az sorun yaşadı, sınıf ortamına ve arkadaşlarına alışmaya başladı.
-
Gelişen sosyal katılım: Diğer çocuklarla oynama, sıra bekleme, oyunlara dahil olma becerilerinde ilerleme kaydedildi.
-
Günlük hayata aktif katılım: Evde yapılan duyusal aktiviteler çocuğun iştahını, uyku düzenini ve genel mutluluğunu da olumlu etkiledi.
Aile ise çocuğun zorluklarını artık daha iyi anladığı için suçluluk duygusu azaldı ve çocuğun gelişimini keyifle desteklemeye başladı.
Bilimsel Arka Plan: Duyusal Entegrasyon Neden Önemlidir?
Ayres Duyusal Entegrasyon (ASI®) Nedir?
Dr. Jean Ayres tarafından geliştirilen bu yaklaşım, beynin farklı duyusal bilgileri anlamlı bir şekilde organize etme yeteneğini temel alır. Araştırmalar, duyusal entegrasyon terapisinin hem otizmli hem de gelişimsel geriliği olmayan, ancak duyusal sorunlar yaşayan çocuklarda etkin olduğunu kanıtlamaktadır.
Hangi Çocuklara Yardımcı Olur?
-
Gelişimsel koordinasyon bozukluğu (dyspraxia)
-
Kaygı bozuklukları
-
Sosyal çekingenlik yaşayanlar
-
Okulda veya evde yeni deneyimlerden kaçınan, hareket etmekten korkan çocuklar
Sık Sorulan Sorular ve Ebeveynlere Tavsiyeler
Soru: “Çocuğumun duyusal entegrasyon problemi olduğunu nasıl anlarım?”
Yanıt: Çocuğunuzda aşağıdaki belirtilerden biri veya birkaçı varsa, bir uzmana danışmanız faydalı olacaktır:
-
Kıyafet veya etiketlerden rahatsızlık duyma
-
Gürültü, ışık, koku gibi uyaranlara aşırı hassasiyet
-
Hareketli oyunlardan kaçınma, salıncağa binmek istememe
-
Yabancı ortamlarda veya kalabalıkta huzursuzluk
-
Yemek seçiciliği, bazı dokuları ağzına almaktan kaçınma
Soru: “Duyusal entegrasyon terapisinin süresi ne kadardır?”
Yanıt: Her çocuğun ihtiyacı farklıdır. Genellikle haftada 1-2 seans önerilir ve birkaç ay içinde belirgin ilerleme görülür. Ailenin aktif katılımı, süreci hızlandırır.
Soru: “Evde ne yapabilirim?”
Yanıt:
-
Beraber hamur yoğurun, oyun hamuruyla oynayın
-
Çocuğunuzla birlikte alışverişe gidip, meyve-sebze seçmesine izin verin
-
Dans edin, müzikle hareketli aktiviteler yapın
-
Birlikte puzzle, lego gibi yapı oyunları oynayın
Sonuç ve Çağrı: Her Çocuğun Potansiyeli Keşfedilebilir
Duyusal entegrasyon, sadece otizm veya özel gereksinimi olan çocuklara değil, günlük yaşamda zorluk yaşayan, kaygılı, çekingen ya da hareketten kaçınan tüm çocuklara fayda sağlar.
Siz de çocuğunuzun potansiyelini açığa çıkarmak ve onu daha mutlu, özgüvenli görmek istiyorsanız, Defne Duyu olarak yanınızdayız.
Sorularınız için bize ulaşın!